otomat anlamı Fr.automate
1. Canlı bir varlığın yapabileceği bazı işleri yapan mekanik veya elektrikli araç: § "
Çünkü orada insan bir makine adam ve bir otomat değil, kabiliyetlerinin serbestçe gelişmesine her yaşta ve her meslekte imkân verilen manevi bir şahsiyettir." -Peyami Safa, Yalnızız, 54. § "
İşte otomobilimizi görünce tüfeklerini omuzlarından ellerine alıp göğüslerine götürüp saygı duruşu ile bizlere otomatlar gibi selam veriyorlar!.." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 136. § "
Bir yığın delikanlıyı otomat hâline niye sokalım." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri
ayarlama Enstitüsü, 250. § "
Telsizci bir otomat gibi: -Hayır, maalesef..." -
Reşat Nuri Güntekin, Tanrı Dağı Ziyafeti, 108. § "
Doktor Hikmet, bu anda esrarlı bir kudretle kımıldayan bir otomattan, bir gözleri kapalı somnambülden farksızdı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 11. § "
Bizzat kendi madde keşiflerinin (otomat) kölesi hâline geldikten sonra, yeni baştan maddeye tahakkümünü sağlayabilecek yeni bir nizam ve ruha erememiştir..." -Necip Fazıl Kısakürek, İhtilal, s.339.2. Sıcak su verecek biçimde hazırlanmış, hava
gazı ocaklı cihaz. 3. Yapılarda, merdivenleri aydınlatacak biçimde düzenlenmiş elektrik tesisatı: § "
Otomata çekinerek bastım." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 253.