oturak ne demek?
- 8 sözlük, 25 sonuç.BSTS / Döşem Terimleri Sözlüğü
oturak anlamı İng. base
Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı kısmı. (bakınız» şek. 3)
Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı kısmı. (bakınız» şek. 3)
BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü
oturak anlamı İng. cradle Alm. Trapezgestell Fr. cradle, chaise-de trapèze
Trapezin oturma yeri.
Trapezin oturma yeri.
BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü
oturak anlamı
1- Yararlı işler başarmış, sakatlık ya da kocamışlık nedeniyle görevden bağışlanarak emekliye ayrılmış yeniçeri. 2- Eski gemilerde kürekçilerin oturdukları yer.
1- Yararlı işler başarmış, sakatlık ya da kocamışlık nedeniyle görevden bağışlanarak emekliye ayrılmış yeniçeri. 2- Eski gemilerde kürekçilerin oturdukları yer.
BSTS / Yazın Terimleri Sözlüğü
oturak anlamı
Bir halk oyunu ezgisi.
Bir halk oyunu ezgisi.
BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü
oturak anlamı
1. Sandalye. (Yukarıdinek *Şarkikaraağaç -Isparta) 2. Beşiğin ayakları. (İnönü -Eskişehir) 3. Düğen sürme sırasında üzerine oturulan alçak yer. (İnönü -Eskişehir) 4. Sedir. (Büyükdivan -Çorum)
1. Sandalye. (Yukarıdinek *Şarkikaraağaç -Isparta) 2. Beşiğin ayakları. (İnönü -Eskişehir) 3. Düğen sürme sırasında üzerine oturulan alçak yer. (İnönü -Eskişehir) 4. Sedir. (Büyükdivan -Çorum)
Güncel Türkçe Sözlük
oturak, -ğı anlamı
is. 1. Oturulacak yer veya şey. 2. Alçak iskemle: "Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı." -A. Kutlu. 3. Bir şeyin yere gelen tarafı, taban. 4. Ördek. 5. İçkili, çalgılı ve kadınlı eğlenti. 6. Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm. 7. sf. Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm. 8. den. Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta.
is. 1. Oturulacak yer veya şey. 2. Alçak iskemle: "Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı." -A. Kutlu. 3. Bir şeyin yere gelen tarafı, taban. 4. Ördek. 5. İçkili, çalgılı ve kadınlı eğlenti. 6. Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm. 7. sf. Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm. 8. den. Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta.
Türkçe - İngilizce
oturak anlamı
isim
1) seat
2) potty
3) stool
4) stretcher
isim
1) seat
2) potty
3) stool
4) stretcher
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
oturak anlamı
1. Emekli. 2. İş göremeyen.
1. Emekli. 2. İş göremeyen.
oturak anlamı
1. Kötürüm. 2. Yürüme zamanı geldiği halde yürüyemeyen çocuk.
1. Kötürüm. 2. Yürüme zamanı geldiği halde yürüyemeyen çocuk.
oturak anlamı
1. Hela, ayakyolu. 2. Lazımlık.
1. Hela, ayakyolu. 2. Lazımlık.
oturak anlamı
Armutla ahlat arasında, tadı ekşimsi bir armut çeşidi.
Armutla ahlat arasında, tadı ekşimsi bir armut çeşidi.
*Kavak -Samsun
oturak anlamı
Çam fidanı.
Çam fidanı.
Şeref *Yatağan -Muğla
oturak anlamı
Bir yerde küme biçiminde büyüyen bitki.
Bir yerde küme biçiminde büyüyen bitki.
-Samsun
oturak anlamı
1. Toplantı. 2. Düğün günü yalnız erkeklere yapılan yemekli eğlenti. 3. Düğünden bir gün sonra evde oturularak yapılan eğlence.
1. Toplantı. 2. Düğün günü yalnız erkeklere yapılan yemekli eğlenti. 3. Düğünden bir gün sonra evde oturularak yapılan eğlence.
oturak anlamı
1. Minder. 2. Kanepe. 3. Tahtadan yapılmış arkalıksız sandalye. 4. Kayıkçıların kürek çekerken oturdukları yer. 5. Arabada yolcuların oturduğu yer. 6. Merdivenin üstünde ve pencere önünde oturulacak yer.
1. Minder. 2. Kanepe. 3. Tahtadan yapılmış arkalıksız sandalye. 4. Kayıkçıların kürek çekerken oturdukları yer. 5. Arabada yolcuların oturduğu yer. 6. Merdivenin üstünde ve pencere önünde oturulacak yer.
oturak anlamı
Yazlık yer.
Yazlık yer.
-Aydın
oturak anlamı
Oda.
Oda.
-Gaziantep
oturak anlamı
Beşiğin altı.
Beşiğin altı.
-Sinop
-Samsun
oturak anlamı
1. bakınız» oturum(III). 2. Çay ağızlarına ağ gererek yapılan balık avı.
1. bakınız» oturum(III). 2. Çay ağızlarına ağ gererek yapılan balık avı.
oturak anlamı
Asmaları yükseğe kaldırmak için yapılan ağaç iskele, çardak.
Asmaları yükseğe kaldırmak için yapılan ağaç iskele, çardak.
*Beypazarı -Ankara
oturak anlamı
Kıç, makat.
Kıç, makat.
Çığrı *Dinar -Afyon
-Malatya
*Antakya -Hatay
Çamoağa *Divriği -Sivas
*Bor -Niğde
Şeref *Yatağan -Muğla
oturak anlamı
Sürek avında avcıların av bekledikleri yer.
Sürek avında avcıların av bekledikleri yer.
-Antalya
oturak anlamı
1. Bir çeşit divan, sedir. 2. Arkalıksız alçak iskemle, tabure.
1. Bir çeşit divan, sedir. 2. Arkalıksız alçak iskemle, tabure.
oturak anlamı
İskemle
İskemle
Elâzığ ve yöresi
oturak anlamı
Ayağa kalkamayan
Ayağa kalkamayan
Adana, Osmaniye
oturak eş anlamlısı
kötürüm
sf. 1. Yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyemeyen, ayağa kalkamayan (kimse), oturak: "Duvar diplerinde kötürüm gibi yatıyorlar, uyukluyorlardı." -Ö. Seyfettin. 2. Yürüyemeyecek derecede sakat (bacak): "O vakit, iki yanmış odundan hiç fark edilmeyen kötürüm bacaklarını gördük." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. mec. İşleyemeyen, iş yapamayan.
sf. 1. Yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyemeyen, ayağa kalkamayan (kimse), oturak: "Duvar diplerinde kötürüm gibi yatıyorlar, uyukluyorlardı." -Ö. Seyfettin. 2. Yürüyemeyecek derecede sakat (bacak): "O vakit, iki yanmış odundan hiç fark edilmeyen kötürüm bacaklarını gördük." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. mec. İşleyemeyen, iş yapamayan.
ördek
is. 1. hay. b. Perde ayaklılardan, evcil ve yabani türleri bulunan su kuşu (Anas): "Üç ördek onları görünce paytak paytak kaçıştılar." -H. Taner. 2. Yataktan kalkamayacak durumdaki erkek hastaların içine idrarlarını yaptıkları kap, lazımlık, oturak. 3. argo Otobüs ve minibüs sürücülerinin yollardan aldıkları yolcular için kullandıkları bir söz. 4. argo Hile ile para sızdırılacak kimse, enayi.
is. 1. hay. b. Perde ayaklılardan, evcil ve yabani türleri bulunan su kuşu (Anas): "Üç ördek onları görünce paytak paytak kaçıştılar." -H. Taner. 2. Yataktan kalkamayacak durumdaki erkek hastaların içine idrarlarını yaptıkları kap, lazımlık, oturak. 3. argo Otobüs ve minibüs sürücülerinin yollardan aldıkları yolcular için kullandıkları bir söz. 4. argo Hile ile para sızdırılacak kimse, enayi.
taban
(I) is. 1. Ayağın alt yüzü, aya. 2. Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. 3. Ayakkabının alt bölümü. 4. Kaide. 5. Bir şeyin en alt bölümü. 6. Değerlendirmede en alt derece. 7. Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle: Partinin tabanının istekleri doğrultusunda... 8. Temel. 9. coğ. Bir ırmağın en derin olan orta yeri. 10. den. Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. 11. mat. Bir cismin veya bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey veya çizgi, kaide: Piramidin tabanı. Üçgenin tabanı. 12. mat. Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. 13. hlk. Tarlanın düz ve verimli kesimi. 14. esk. Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir.
(I) is. 1. Ayağın alt yüzü, aya. 2. Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. 3. Ayakkabının alt bölümü. 4. Kaide. 5. Bir şeyin en alt bölümü. 6. Değerlendirmede en alt derece. 7. Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle: Partinin tabanının istekleri doğrultusunda... 8. Temel. 9. coğ. Bir ırmağın en derin olan orta yeri. 10. den. Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. 11. mat. Bir cismin veya bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey veya çizgi, kaide: Piramidin tabanı. Üçgenin tabanı. 12. mat. Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. 13. hlk. Tarlanın düz ve verimli kesimi. 14. esk. Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir.
taban
(II) zf. (tab'an) esk. 1. Huy bakımından. 2. Yaradılıştan.
(II) zf. (tab'an) esk. 1. Huy bakımından. 2. Yaradılıştan.
"oturak" için örnek kullanımlar
Alafranga tuvalet, klozet ya da WC, genellikle bir oturak, oturak kapağı, rezervuar ve sifon sisteminden oluşan tuvalet. İnsan dışkı
Kaynak: Alafranga tuvalet
Kaynak: Alafranga tuvalet
Oturak alemlerinin gözdesi olan Cemile kendisi gibi eski bir oturak kadını olan Azime ile birlikte yaşamaktadır. Yaşadığı hayattan
Kaynak: Gramafon Avrat
Kaynak: Gramafon Avrat
Kültür : Eli oturak dili bıtırak. Köyde oldukça değişik kimi zaman coğrafi şartların getirdiği, özellikle dolayısıyla kaba, kimi zaman
Kaynak: Aşağıçaybelen, Bayat
Kaynak: Aşağıçaybelen, Bayat
En alçakta kalan oturak sırasının ortasında Angbor vardı, Hüküm Kayası. Bu kaya, üzerine Halad'ın (Haleth halkının reisinin) oturduğu
Kaynak: Brethil
Kaynak: Brethil
su, "dokuzum durak, nerde oturak?" diyerek ebenin üzerinden arkasından da diğerlerinin üzerinden atlar. Bu durum birisinin atlayamamasına
Kaynak: Birdirbir (oyun)
Kaynak: Birdirbir (oyun)
150 dekar boncuk ayşe ve oturak fasulye de son yıllarda yükselen değer olarak ekonomimize önemli girdi sağlamaktadır. 80 dekar da araka
Kaynak: Küçükelmalı, Pazaryeri
Kaynak: Küçükelmalı, Pazaryeri
topluluklarında, Romanlar cümbüşle klasik Türk müziği şarkılarını, arabesk ve fantezi şarkıları, yöresel türküleri ve oturak havalarını çalarlar.
Kaynak: Selim Sesler
Kaynak: Selim Sesler
Kendisine, biri yirmi dört oturak, ikincisi yirmi iki oturak iki savaş gemisi verildi. Şehzâde Korkut'un elini öpüp, hayır duâsını
Kaynak: Oruç Reis
Kaynak: Oruç Reis
Şiirdeki karakter ve olaylarla ilgili eserler : Karayılan der ki, harbe oturak. Kilis yollarından kelle getirek. Nerde düşman varsa orda bitirek
Kaynak: Karayılan destanı
Kaynak: Karayılan destanı
Hepsinin dört tekeri, ön ve arka tamponları ve yaslanılarak harekete geçen şasisi (tekerlekleri ve dingilleri oturak gövdesine bağlar) ve
Kaynak: Sokak kızağı
Kaynak: Sokak kızağı
Yakın Kelimeler
(Tahmin etmek için bir harf girin)
