öğütmek ne demek?
- 4 sözlük, 5 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
öğütmek anlamı
(-i) 1. Bir araçla tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek. 2. Ezmek, çiğnemek.
(-i) 1. Bir araçla tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek. 2. Ezmek, çiğnemek.
Kimya Terimleri Sözlüğü
öğütmek anlamı İng. mill Alm. Mahlen Fr. moudre
Küçük parçalar haline getirme.
Küçük parçalar haline getirme.
Türkçe - İngilizce
öğütmek anlamı
fiil
1) grind
2) mill
3) crush
4) flour
5) triturate
6) grain
7) granulate
fiil
1) grind
2) mill
3) crush
4) flour
5) triturate
6) grain
7) granulate
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
öğütmek anlamı
1. Hamuru yoğurduktan sonra mayalanmaya bırakmak. 2. Sütü yoğurt yapmak için mayalamak, uyutmak.
1. Hamuru yoğurduktan sonra mayalanmaya bırakmak. 2. Sütü yoğurt yapmak için mayalamak, uyutmak.
öğütmek anlamı
Kusarken ses çıkarmak.
Kusarken ses çıkarmak.
-Adana
öğütmek eş anlamlısı
çiğnemek
(-i) 1. Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek: "Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor." -H. R. Gürpınar. 2. Ayağı veya tekerleği altına alarak ezmek: "Bunlara dalgın bakarken, öteden gelen bir araba onu çiğneyecekti." -M. Ş. Esendal. 3. mec. Sayılması gereken bir şeyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altına almak: "Bunu yapmamak, insanlığın mukaddes mirasını çiğnemek değil, kendi hayatımı da inkâr etmek olacaktı." -R. N. Güntekin. 4. mec. Egemenliği altına almak, hükmetmek: "On iki milyonluk bir milleti çiğnemek sevdasına kapıldı." -R. E. Ünaydın.
(-i) 1. Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek: "Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor." -H. R. Gürpınar. 2. Ayağı veya tekerleği altına alarak ezmek: "Bunlara dalgın bakarken, öteden gelen bir araba onu çiğneyecekti." -M. Ş. Esendal. 3. mec. Sayılması gereken bir şeyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altına almak: "Bunu yapmamak, insanlığın mukaddes mirasını çiğnemek değil, kendi hayatımı da inkâr etmek olacaktı." -R. N. Güntekin. 4. mec. Egemenliği altına almak, hükmetmek: "On iki milyonluk bir milleti çiğnemek sevdasına kapıldı." -R. E. Ünaydın.
ezmek
(-i) 1. Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek: "Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." -E. B. Koryürek. 2. Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek: "Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar." -S. F. Abasıyanık. 3. (nsz) Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek: Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek. 4. mec. Üzmek, sıkıntıya sokmak: "Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir." -A. Gündüz. 5. mec. Baskı altında tutmak: "Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi." -R. H. Karay. 6. mec. Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak: Bu yol hayvanı ezdi. 7. mec. Yenmek, sindirmek: Düşmanı ezmek. 8. argo Harcamak: "Paraları bir haftada ezerim." -S. F. Abasıyanık.
(-i) 1. Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek: "Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." -E. B. Koryürek. 2. Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek: "Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar." -S. F. Abasıyanık. 3. (nsz) Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek: Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek. 4. mec. Üzmek, sıkıntıya sokmak: "Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir." -A. Gündüz. 5. mec. Baskı altında tutmak: "Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi." -R. H. Karay. 6. mec. Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak: Bu yol hayvanı ezdi. 7. mec. Yenmek, sindirmek: Düşmanı ezmek. 8. argo Harcamak: "Paraları bir haftada ezerim." -S. F. Abasıyanık.
"öğütmek" için örnek kullanımlar
Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır.
Kaynak: Yel değirmeni
Kaynak: Yel değirmeni
Ayrıca kendilerine ayırdıkları tahılı öğütmek için sadece kendi toprak ağalarına ait değirmen leri kullanabiliyorlardı. Serfler ile özgür
Kaynak: Serf
Kaynak: Serf
Buğday tanelerini ayıklamak,öğütmek,elemek ve un halinde satışa çıkarmak hep değirmencinin görevidir. Bazı değirmenlerde ise,buğday yerine
Kaynak: Değirmenci
Kaynak: Değirmenci
DİBEK : Köy meydanlarında bulunan tahıl öğütmek için kullanılan tas biçimindeki çukur taş: DÖĞMEÇ : Bir Çeşit Yemek: DULUNMAK : Suya Dalmak:
Kaynak: Akçiçek, Alucra
Kaynak: Akçiçek, Alucra
Kültür: Mısırı öğütmek için değirmenler vardır. ilk değirmen seyhabil'de ırmağın kenarında, şimdiki mezarlığın karşısında köprünün başında
Kaynak: Yaycılar, Çarşamba
Kaynak: Yaycılar, Çarşamba
Hongren bunun üzerine Huineng'dan manastırda kalıp odun kesmek, pirinç öğütmek gibi işleri görmesini istedi. Anlatılanlara göre, 661'de
Kaynak: Hui Neng
Kaynak: Hui Neng
Buğday öğütmek için bu değirmenleri kullanırlarmış. Düden'e giden suların nerden yeryüzüne çıktığı kesin olarak tespit edilememiştir.
Kaynak: Düdenköy, Elmalı
Kaynak: Düdenköy, Elmalı
Kültür: Mısırı öğütmek için değirmenler vardır. ilk değirmen Cemil ŞENSOY ve Yunus ARSLAN tarafından 1952 yılında kurulmuştur. Ve değirmen
Kaynak: Oymalı, Çarşamba
Kaynak: Oymalı, Çarşamba
özellikle unlarını öğütmek için ziyaret etmek zorunda oldukları bir yer idi, çünki çevrede iki adet su değirmeni olan hatta sayılan
Kaynak: Güldere, Karaman
Kaynak: Güldere, Karaman
Her barınakta, ekmek pişirmek için küçük bir ocak ve tahılı öğütmek için bir değirmen taşı bulunan açık çatılı bir mutfak bulunurdu
Kaynak: Antik Mısır
Kaynak: Antik Mısır
Köpekler dişlerini genelde yiyecek öğütmek için kullanmazlar ve yiyeceklerini çiğnemeden yutarlar. Eniklerin diş çıkarma süreci sancılı
Kaynak: Köpek
Kaynak: Köpek
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
