coşmak (nsz) 1. Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarı vurmak, galeyan etmek:
"Askerler sevgili efendilerinin yüzünü görür görmez coşuyorlar." -Y. K. Beyatlı. 2. Doğa olaylarından herhangi biri birdenbire çoğalıp hızlanmak:
"Coşan sele dur diyorsun sen, dadı." -T. Oflazoğlu. 3. Heyecanlanmak, içten içe kaynamak, aşırı duygulanmak.
kızışmak (nsz) 1. Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak. 2. Bitkiler, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınmak:
Ot balyaları kızıştı. 3. Hayvan, eş isteme zamanı gelmek, kösnümek:
Aygır kızıştı. 4.
mec. Zorlu, sert, kızışık bir durum almak, şiddetlenmek, artmak:
"O dönem politik ortam zaten kızışmıştı." -A. Ümit. 5.
mec. Hızlanmak, hareketlenmek:
"Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı." -L. Tekin.