paçavra anlamı Rum.patsavra
1. Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput: § "
Kısa bir zamanda paçavraya dönen elbiseler pahalıdır." -Peyami Safa, Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, 146. § "
Adamcağızı boğuşa boğuşa o eşkıyaların elinden kurtardı; amma bir tuTam paçavra hâlinde." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 14. § "
Ağzına bir büyük paçavra tıkadığınız gibi ses bile çıkmaz." -Ahmet Midhat Efendi, Zeyli Hasan Mellâh Yahut Sır İçinde Esrar, 108. § "
Bu parçalar lime lime oldular, paçavra hâline geldiler..." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 9, 73. §
"Karikatürün çizdiği kâğıt elden ele dolaşmaktan kırılmış, paçavraya dönmüştü." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 97. 2.
mec. Değersiz ve iğrenç şey veya kimse: § "
Yukardan aşağıya düşen şey koca paçavra bıyıklı bir yeniçeri laşesi idi." -Ahmet Midhat Efendi, Dünyaya İkinci Geliş, 45. § "
… bir Cuma akşamı, son paçavra gazelini okuduktan sonra, bunca zamandır hükmü altında tuttuğu terennüm âlemine, ağlayarak veda etti." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 22. §
"Paçavra haşlaması, kılıç kebabı…" -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 42.