palet anlamı İt..palette
1. Ressamların boyaları üzerine dizerek fırça ile karıştırdıkları tahta veya porselen levha:§
"... ressamlık tahsil etmekte bulunan Podar'ın palet ve fırçalarını yıkamak suretiyle muavenetinden başlayarak palet üzerinde kalan fazla boyalarla delik bir resim muşambası üzerine acib ve garib şeyler boyamak derecesine vardırdığı merakı daha ileriye de götürmüş olduğundan..." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 327. §
"Ve şimdi bu mesaigâhı bir ressam paletine benzetirseniz haksızlık etmiş olmaz mısınız?" -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 32. §
"... paletin üstündeki boyalar başka, resim başka şeydir." -Peyami Safa, Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca,, 136. § "
Ne atölyem, ne fırçam, ne paletim var." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 171. § "
Bira biraz Halil'in türlü sapıklığa bulanmış paletinden, Turgut'un yapma ve çıkarına düşkün boheminden sıyrılıp; yaşamsını, biraz biraz kendi içine; şu zor İstanbul'a yerleştiren." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 285. 2. Sanayide çeşitli amaçlarla kullanılan yayvan ve geniş levha: § "
Herhangi bir yerin sobası değil, yanı başında paleti görünen Ensor'un atölyesindeki soba" -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 67. 3. Hızlı yüzmek için ayağa geçirilen araç. 4. Tankın her türlü arazide yol almasını sağlayan iki yanındaki tekerleklerini içine alan metal şerit, tırtıl (II).