potin anlamı Fr.bottine
Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan, bağcıklı veya yan tarafı lastikli ayakkabı, potin: § "
İkisinin de şemsiyeleri, potinleri, fistanları rengindeydi." -Ahmet Midhat Efendi, Müşahedat, 21. § "
Bu potinleri, çocukların bayramlık potinleri gibi koynuma alırdım." -Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 68. § "
Ne yeni, süslü elbiselerim, ne su geçirmez potinim ne sıcak paltom vardı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri
ayarlama enstitüsü, 22. § "
Fakat ayağıma potin alamıyorum." -Peyami Safa, Canan, 53. § "
Potinleri yırtık." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 205. § "
Hüsmengil'in kız, örgülü başını neftî potinlerine yaslamış." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 33. § "
Çarpık potinleri akşam karanlığının içinde harabenin taşlarına takılıyor." -
Reşat Nuri Güntekin, Damga, 106. § "
Altından su alır potinler hep bunları görmüştü." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 223.§"
Pantolon, parçalarından yenik; yermeye benzeyen övmeyi andırır gibi bağlı potinleri yeni." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 56. §
"Mesele işte bu gizli gerçeği yüreklere nakşedebilmektedir ve camilerde, imamın arkasında, bir hamla mareşali, bir potin boyacıyla atom âlimini yan yana görebilmekte." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 110. § "
Zehra'nın hatırı olmasa potinlerinin kabaralı burnunu ezerdi." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 84.