pudra anlamı Fr.poudre
Bazı mineral ürünlerin karışımı ile elde edilen, cildi korumak, düzgün ve güzel göstermek veya kırışıklıkları, pürüzleri gizlemek amacıyla yüze ve tene sürülen, kokulu ince toz: § "
Hangi cemiyette bulundum ise gözlerim Gobelin'in rengarenk kumaşlarından, modistlerin çiçeklerinden, düzgüncülerin düzgünlerinden ve pudralarından başka hiçbir şey görmedi." -Ahmet Midhat Efendi, Paris'te Bir Türk, 197. § "
Hatta "dolar Perinçesis" ile "Silviya" ve "eva" da birer pudra pomponu gibi eteklikleriyle döne döne yorgunluktan kanepelerine baygın düştüler." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. XIV, 105. § "
Pudra pomponuyla alnından göğsüne ve ensesine kadar..." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 35. § "
Saçları kızıl bir renge boyanmış ve yüzü kalın bir pudra tabakası ile âdeta kireçten bir maske hâlini almıştı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 48. § "
Yüzünü pudralıyordu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 111. § "
Her tarafına esâfil-i nisvânın keskin pudra kokuları Bedia'nın odasında, o mahfil-i ismet ü irfanda intişar ediyordu." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri I, 153. §
"Gelsin kıl döker pudralar, sular, jiletler, ustura ağızları." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 418. § "
Pudrasız, boyasız, makyajsız surata gelince, tıpkı Mariya Magdalena!" -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 205. §
"Bol pudralı burunları gayet iyi koku aldığından…" -Elif Şafak, Şehrin Aynaları, 175. §
"… beyaz pudrayla kat kat pudralanmış kadar beyaz yüzü yüzlerce derin çizgiyle oya gibi işlenmiş, …" -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 43. § "
Gün ışığında daha yaşlı, rimeli, pudrası, allığı, dudaklarının boyası sahte, daha yalancı görünmesine rağmen, Alman bira fabrikalarının ilanlarındaki kadın resimleri gibi "şahane" bir hâli var." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 60. § "
O yıllarda, orada, tek gözlüklü, yanakları hafifçe pudralı, diplomat eskilerine…"-Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 147.