randevu anlamı Fr.rendez-vous
Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kişi arasında kararlaştırılan buluşma:§
"Yirmi yaşında ilk randevusuna giden bir delikanlının heyecanı içindeydi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, 79. §
"Her randevuda iki papel alırdım." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 42. §
"Ev sahiplerinin bahçede, havuz başındaki yemek masası etrafında sabırsızlık ve merak ile kendilerini beklediklerini görünce randevu dönüşünde yakalanmış iki âşık gibi utandılar." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 68. § "
Randevuya gecikilirse kaç dakika beklersiniz." -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 143. § "
Tiyatro, sinema, bar, randevuevi, vesikalı ev, balo…" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 327. § "
Hükûmet doktorluğuna müracaat işi için birbirlerine randevu verdiler." -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 93. §
"Kılığına kıyafetine, telaşına bakılırsa mühim bir randevuya yetişmeye çalışan…" -Elif Şafak, Şehrin Aynaları, 159. §
"… verilen randevularla kendimizi meşgul tuttuk." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 71. § "
-… yarın sabah dokuz buçukta randevunuz var, diye ilave ediyor gecikirseniz bekleteyim mi?" -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 386.