düşürmek (-e) 1. Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak:
"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" -O. C. Kaygılı. 2.
(-i) Değerini, fiyatını indirmek. 3.
(-i) Azaltmak. 4.
(nsz) Vücuttan yavru, çocuk, taş, solucan vb. atmak:
Çocuk, solucan düşürüyor. 5.
(-i) Iskat etmek:
Bakanlar kurulunu düşürmek. 6. Uğratmak:
Tehlikeye düşürmek. 7.
(-i, -den) Değerli bir şeyi ucuz veya kolay elde etmek:
Bu güzel halıyı bedestenden çok ucuza düşürdüm. 8.
(-i) Zayıf bırakmak, gücünü azaltmak:
"Annemi verem iyiden iyiye düşürmüştü." -Y. K. Beyatlı.
kaldırmak (-i) 1. Bulunduğu yerden almak:
Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2. Yukarı doğru hareket ettirmek:
"Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık." -S. F. Abasıyanık. 3. Yükseltmek:
Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4.
(nsz) Ürün toplamak, taşımak:
Harman kaldırmak. 5. Çekmek, taşımak:
Bu araba bu yükü kaldırmaz. 6. Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek:
"Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir." -Anayasa. 7.
(-e) Hastayı hastaneye götürmek:
"Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar." -A. Gündüz. 8. Tören yaparak ölüyü gömmek. 9. Toplamak:
"Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar." -N. Cumalı. 10. Alıp başka yere götürmek. 11. Uyandırmak:
"Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni." -Halk türküsü. 12. Piyasadan çekmek:
İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar. 13. Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak:
Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin. 14. Kaçırmak:
"Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü." -S. F. Abasıyanık. 15. İyi etmek, iyileştirmek:
Bu ilaç onu yataktan kaldırdı. 16. Bir şeyden çokça satın almak. 17. Tayin etmek, atamak:
"Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler." -M. Ş. Esendal. 18. Yok etmek, ortadan silmek:
"Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır." -O. S. Orhon. 19.
(nsz) mec. Katlanmak, tahammül etmek:
"Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum." -S. F. Abasıyanık. 20.
(nsz) mec. Uygun gelmek, götürmek, yakışmak:
Bu kumaş fazla süs kaldırmaz. 21.
argo Çalmak, aşırmak.