aksi sf. 1. Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi:
"Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." -O. C. Kaygılı. 2. Uygun olmayan:
"Kusura bakma abla! Aksi zamana rastladı. Gazozları yetiştiremedik." -A. K. Tecer. 3. İnatçı, hırçın, huysuz:
"Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim." -R. N. Güntekin.
çirkin sf. 1. Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı:
"Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." -H. R. Gürpınar. 2. Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz):
"Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de onun ağzından işitmek istedim." -Ö. Seyfettin. 3. Karanlık, dalavereli, şüpheli:
"Dedikodular artmış, o da bu çirkin işler içinde kalmak istemediğinden çekilmiş." -M. Ş. Esendal.
huysuz sf. Huyu iyi olmayan, geçimsiz, şirret:
"Yeni edindiği bu huysuz ve kavgacı tabiatı, küçükken masum hâllerinin ona sağlamış olduğu hoşgörüyü çabucak yok etti." -Y. N. Nayır.
somurtkan sf. Sürekli somurtan, asık suratlı, abus:
"Bütün halk cenazelerdeki gibi suskun ve somurtkandı." -N. Hikmet.