Bu masrafınızı yapın ama
sübvanse edin denirse.
Make this your charge, but please call that subsidized.
Kaynak: haberler.comBiz neyi
sübvanse ettiğimizi bilelim.
We let us know what we're subsidizing.
Kaynak: gercekgundem.comKanunen ücretsiz ya da indirimli taşınan yolcuların için ESHOT ve İZDENİZ'i yıllık 209 milyon TL
sübvanse ediyoruz.
ESHOT for free or discounted passengers carried by law and are subsidized by £ 209 million İZDENİZ'i year.
Kaynak: timeturk.comBu kapsamda üzerinde durulan seçeneklerden biri, izleyicilerin evlerinde bulunan televizyon alıcılarıyla karasal sayısal yayınları alabilmeleri için gerekli set üstü cihazların
sübvanse edilmesi.
In this context, one of the options discussed, the viewers at home television receivers, set-top devices are required in order to receive terrestrial digital broadcasts to be subsidized.
Kaynak: hurriyet.com.trTiyatronun 3,6 milyon avro luk yıllık bütçesinin yarısı Mülheim yönetimi tarafından
sübvanse edilir. Kalanı ise tiyatronun gelirlerinden
Kaynak: Theater an der RuhrThatcher, İşçi Partisi'nin aksine, gerilemekte olan sektörleri
sübvanse etmiyordu. İşsizlik, Thatcher dönemi iktisadının en önemli
Kaynak: Margaret Thatcherişsizliğin yüksek olduğu bölgelerde
sübvanse işgücü yaratılması, kamu yatırım bankaları açarak Fransa'da endüstrinin gelişmesinin
Kaynak: François HollandeBunun yanı sıra kış besiciliği için yulaf gibi devletin
sübvanse ettiği ürünlerinde ekiminede sıkça rastlanmaktadır. Altyapı bilgileri
Kaynak: Kınık, DevrekaniGünden güne kapasiteleri artan İHSların geliştirilmesi için ülkeler önde gelen araştırma ve geliştirmeleri
sübvanse etmeye devam
Kaynak: İnsansız hava aracı