sünger anlamı Rum.sfungari
1. Genellikle denizlerde bir yere tutunarak koloni durumunda yaşayan, çok hücreli ilkel hayvan: § "
İkincisi, sünger gibi içiyor." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 104. 2. Bu hayvanın temizlik işlerinde kullanılan, suyu fazlaca çeken esnek iskeleti: §
"… sünger, çamçak, süzgeç falan bulduk." -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 194. § "
İspirtoya batmış sünger hâline gelen beynini..." -Peyami Safa, Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, 285. § "
Rüzgârın, yağmurun sünger gibi delik deşik ettiği taş parçaları olan kayalıklar bu saatte birden bire canlanırlar." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 31. § "
… kayanın altından akan dereden bir miktar su alabilmek için kocaman süngerleri uzun iplere bağlayarak sallandırmaya mecbur oluyorlardı." -Ahmet Midhat Efendi, Arnavutlar Solyotlar, 212. § "
Kabı, içi aynı kâğıttan; mürekkebi sünger kâğıdı gibi emip yayar, esmer yüzlü kâğıttan..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar IV, 17. §
"… Padişah da bu süngerlerle…" -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 77. § "
Fiskelenen bir porselen gibi, süngerle silinen bir mermer gibi, dişlerinin arasından geçen bir teneffüs gibi kâh çınlıyor kâh haşırdıyor ve ıslık çalıyorlar." -Peyami Safa, Canan, 106. § "
Yakın ilişkilere ve geçmişlere sünger çekilirse dava su alır!" -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 248. §
"… süngerlerle kapıları, pencereleri, dolapları, duvarları velhasıl her yönü silip süpürecek ve tozlarını alacaklardı." -Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, 133. § "
Böylelikle memleketin gerçekleri üzerinden bir sünger geçirilmiş olur." -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 18. 3. Yapay olarak elde edilen dolgu gereci.