bitirmek (-i) 1. Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak:
"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." -P. Safa. 2. Güçsüz düşürmek, bitkin duruma getirmek, yormak:
"Onu en çok bitiren Filistin, Irak cepheleri oldu." -A. Gündüz. 3. Onulmaz duruma getirmek, mahvetmek:
"Yetişir koştuğum aşkın peşi sıra / Bitirdi beni bu içki, bu kumar" -C. S. Tarancı.
kovmak (-i) 1. Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek:
"Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." -M. Ş. Esendal. 2. Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak:
"Sen kim oluyorsun da beni kendi yerimden kovuyorsun?" -A. Kulin. 3. İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak. 4. Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak. 5.
mec. Gözetmek:
"Sıra, saygı kovarak yetişmiş bütün efendiler, Türkiye'nin bütün Avrupa görmüşleri ona kızar, onu küçük düşürmeye çalışır." -M. Ş. Esendal.
temizlemek (-i) 1. Arıtmak:
"Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler." -H. Taner. 2. Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak. 3.
mec. Bitirmek, tüketmek:
Bir aylık iş vardı, bir haftada temizledim. Bir tepsi böreği temizledi. 4.
argo Öldürmek, yok etmek:
"İntihar etmeden önce de yargıcı temizleyecekti." -Ç. Altan. 5.
argo Kumar oyunlarında öbür oyuncuların bütün paralarını almak. 6.
tıp Bir yaranın, bir dokunun sağlam olmayan bölümlerini neşter veya bıçakla kesmek.
tüketmek (-i) 1. Kullanarak, harcayarak yok etmek, bitirmek, yoğaltmak:
"Titreyen elleri baş ucundaki sürahiye gide gele içindeki suyu tüketmişti." -E. E. Talu. 2. Güçsüzleştirmek, bezdirmek. 3. Yürüyerek aşmak, bitirmek.