şakımak (nsz) 1. Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek:
"Kalk dilber, gidelim bağ arasına / Şakısın bülbüller, gül incinmesin." -Karacaoğlan. 2.
mec. Güzel şarkı söylemek veya şiir okumak:
"Hep aşkı, hep inançları, hep yurt sevgisini şakıyan şairler vardır; ben şair olsaydım ışığın verdiği hazları söyler, hep güneşe övgüler yazardım." -N. Ataç. 3.
mec. Çok konuşmak, çenesi düşmek:
"Eskiden hiç lakırtı söylemeyen bu ihtiyar, şimdi şakıyordu." -Ö. Seyfettin.