kabarık
sf. 1. Kabarmış olan: "Kabarık göğsündeki, parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi." -Ö. Seyfettin. 2. Çıkıntısı olan, tümsekli.

şiş
(I) is. 1. Şişmiş olan yer, şişlik. 2. sf. Şişmiş, şişkin: "Emine Hanım'ın şiş gözleri daha sakindi." -H. E. Adıvar.

şiş
(II) is. 1. Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. 2. Bu çubuğa geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan et. 3. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "Ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor." -H. E. Adıvar.

Oedipus (Yunanca Oidipous, "şişik ayaklı"; Latince Oedipus) veya Œdipus. Thebes 'in mitolojik kralı, Laios ve Jokaste 'nın oğlu.
Kaynak: Oedipus

Büyük beden, şişik kollarıyla omuzları açıkta bırakan Europe grubundan esinlenilen deri ceketler moda olmuştur. Zaman zaman parmaksız
Kaynak: Michael Jackson's Thriller

Bunun üzerine Laios, oğlunun ayak bileklerini iplerle sardırır (Yunanca Oidipous, "şişik ayaklı") ve Oedipus'un, kurtlara ya da kuşlara
Kaynak: Laios

semptomları arasında ateş , boğaz ağrısı (boğaz yanması olarak da bilinir), ve boyundaki (lenf düğümü adı verilen) bezelerde şişik yer alır.
Kaynak: Streptokok farenjiti

Isırılan yerde bir şişik oluşur, o bölge birkaç saat kaşınabilir ve kısa sürede rahatsızlık geçer. Sivrisinek, pire, sinek, tahtakurusu,
Kaynak: Isırık

Tanınmış yemekleri; mehir, bulgur pilavı, pirinç pilavı, şişik, kipik, kütülk, serdev, tırşık, şorbaha şir, bırınçzer, pırağ, nenehurkıri,
Kaynak: Bağözü, Dargeçit