şoför anlamı Fr.chauffeur
Karada kullanılan motorlu araçları sürüp yöneten kimse, sürücü: § "
O, meslekte eskimiş bir şoför gibi yolların nereye çıktıklarını sezmeye başladı." -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 52. § "
Sık sık da su ister şoför kardeşimizin yardımcısından." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 22. § "
Yusuf, hatıralarının karıştığı yerlerde yine köylüler, çobanlarla konuşuyor, şoförle münakaşa ediyor..." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 139. § "
Sonra, onu ezecek olan şoförün yahut vatmanın mahkemeden mahkemeye sürüneceği geliyor gözünün önüne." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 45. § "
Bununla beraber şoförlük hocasının mesafe tayini nasihatlerini zihinden geçiriyordu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 96. § "
Bu memlekette şoförler, kapıcılar bile hamiyet, sadakat, liyakat madalyaları alırlar." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 36. §
"Beni fabrikaya, İsmail isimli bir Türk şoförü, fabrika müdürünün siyah bir mersedes arabasıyla götürmüştü." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 171. § "
Solunda onbaşı şoför, arkasında iki er…" -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 7. § "
Muhittin düşünmemek için yolculuk sırasında şoförle gevezelik etti…" -Orhan Pamuk
, Cevdet Bey ve Oğulları, 189. § "
Ben ağbiy, böyle şoför görmedim ekmek çarpsın!" -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 264.