Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
tabure anlamı Fr.tabouret
Sırt ve kol dayanacak yeri olmayan iskemle. § "Tuvalinin başında bir taburede oturup resim yapmakta olan, yine hasır şapkalı bir adam görüyorum." -Adalet Ağaoğlu, Gece Hayatım, 164. § "Karyolanın kenarında, üstü kadifeli "tabure" bile düz konulmuş." -Peyami Safa, Canan, 78. § "Arabesk tabureler Japon ve Çin küpeleri paravanaları, kumaşları, kimonoları..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 103. § "Oturdu, bana da karşısında yer gösterdi ve aramızdaki tabure üzerinde bulunan sigaralıktan bir sigara alıp verdi…" -Necip Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, 133. § "… alçak, hasır taburelerden birine ilişip seyretmeye başladı." -Elif Şafak, Pinhan, 134. § "Amerikan bardaki tabureleri, birer birer yokluyor." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 233.