uyarı
is. 1. Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih: "Romancının uyarılarından habersiz kaldınız." -A. Ağaoğlu. 2. biy. Organizmada uyarım yaratan güç.

uyarım
is. biy. 1. Bir uyaran karşısında organizmanın gösterdiği tepki, tembih. 2. Bir uyarma sebebiyle herhangi bir kasta, salgı bezinde olan açık veya gizli değişme.

uyarma
is. 1. Uyarmak işi, ihtar, tembih: "Birinin çıkıp onu uyarmasına, nasıl göründüğünü söylemesine ihtiyacı vardı." -E. Şafak. 2. biy. Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi.

Anadolu'ya dönmeye kalktıkları takdirde durumları için Behinsi Göynük Hüsni Mansur kazaları ahalisiyle tembih yazıları yazıldığında belirtmektedir.
Kaynak: Söğütcük, Savaştepe

Uşaklarına berberi gözleri önünden ayırmadan iyi bakmalarını tembih ettikten sonra Nureddin evinden tek başına ayrılmayı başarır.
Kaynak: Bağdat Berberi

Her şey şüphe götürmez şekilde kesinleşene kadar ortaya çıkmasını istemediğimden ona ayrıca kimseye bir şey söylememesini tembih ettim.
Kaynak: Mars'ın uyduları

bağlanmak ister üstelik annesi ölmeden önce ona çiftliğin asıl sahibinin kendisi olduğunu ve öldükten sonra hakkını almasını tembih etmiştir.
Kaynak: Karaağaçlar Altında (film)

bağlanmak ister üstelik annesi ölmeden önce ona çiftliğin asıl sahibinin kendisi olduğunu ve öldükten sonra hakkını almasını tembih etmiştir.
Kaynak: Karaağaçlar Altında

kimsenin onlarla konuşmasına izin vermemesini tembih etmiştir, çocuklar büyüdüğünde ise konuştukları ilk kelimeleri tespit etmesini istemiştir.
Kaynak: I. Psamtik

Askerlerini toplayıp bu sarayın alınmasını, yöredeki halkın da İslâm'a davet edilmesini arkadaşlarına sıkı sıkı tembih ediyor.
Kaynak: Hüseyingazi, Niksar

yalnız kimse bir yere ayrılmasın diye tembih yaparlar. köyde bu haber yayılır. hatip ağa eniştesi süleyman ile (süleyman toprakkale
Kaynak: Akyumak, Eleşkirt

Ceza tembih ve yasakları doğrultusunda iş ve işlemler, sokak temizliklerinin kontrolü, işçilerin iş yerindeki çalışmalarının denetimi,
Kaynak: Özburun, Bolvadin

kiliseden ayrılır ama ayrılmadan sevgilisine biraz nazla Magdalen'in gözlerini de kendilerinkinin ki gibi köyü renkli yapmasını tembih eder.
Kaynak: Tosca

Kültür : Gelinin eve sağ ayakla girmesi tembih edilir. Bu arada gelin eve alınırken başına şeker serpilir ve bu şekeri çocuklar toplar.
Kaynak: Suyatağı, Baskil

Yusuf gülışık ın (bıjıt) urganı meşhurmuş ödünç almaya gittiğinizde güzelce demetlenmiş halde verirken bak ateşoğlu onagöre diye tembih
Kaynak: Elmalı, Kadışehri

Kadınların, mutfağı ve mutfak eşyalarını temiz tutmaları tembih edilir, çünkü onların kirlenmesine meydan vermek Tengri'ye hakaret
Kaynak: Tengri

diye tembih ettiği zaman Sabatay ağız kalabalığına başladı ve meşhur olan kurnazlığı ile- Aman Sultanım, ben birtakım akrabamı, dostlarımı
Kaynak: Sabetay Sevi

Karacaören Sözlüğü ! : tembah | tembih | tezikmek | hedefsiz deli gibi koşmak | tınaz | taneli samanın son hali | tök, çik, opban, mirre |
Kaynak: Karacaören, Boztepe

Başka dilden geçen sözcüklerin yenisiyle değiştirilme dizelgeleri Arapça kökenli alıntı sözler: تنبيه tenbîh | tembih | uyarı |
Kaynak: Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları

Sadrâzam, kendisini çağırtır:- diye tembih ettiği zaman Sabatay, ağız kalabalığına başladı ve meşhur olan kurnazlığı ile,- yolunda
Kaynak: Sabetaycılık