belirmek (nsz) 1. Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek:
"Yarı yola yaklaştığında, köprünün karşı ucunda, ona doğru gelen bir karaltı belirdi." -A. Kulin. 2. Bir düşünce veya durum kesin bir biçim almak, tebellür etmek:
"Kafasında günden güne çeşitli düşünceler, çeşitli kaygılar beliriyordu." -O. Hançerlioğlu. 3. İyice görünür ve anlaşılır bir durum almak, tebarüz etmek:
"İki kaşının arasında, yaşından ziyade asabiyetini ele veren birkaç çizgi belirdi." -E. Şafak.
oluşmak (nsz) Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, meydana gelmek, teşekkül etmek, tekevvün etmek:
"Gün batımına yakın İskenderun körfezini sis basıyor, sisten dağlar oluşuyor." -R. H. Karay.