bağlaç anlamı İng. conjunction
Osm.rabıt
Alm. Konjunktion, Bindewort
Fr. conjunction
Söz içinde birden çok kelimeyi kelime grubunu veya cümleyi birbirine bağl
ayarak aralarında çeşitli yönlerden ilgiler kuran görevli kelimeler. Bazı bağlaçlar, bağladıkları ögelerden önce veya sonra tekrarlanarak da kulanılırlar: ile, ve, de, hem… hem, ne… ne, de… de, gerek… gerekse, olsun… olsun; ya, yahut, ya da, veya, ya…ya, mi…mi, ister…ister, ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, bununla birlikte, şu var ki, yine de, bir…bir, kimi…kimi, bazen…bazen, kâh…kâh…, hatta, bile, üstelik yani, demek ki, böyle ki, başka bir deyimle; ki, kim; gerçekten, nitekim, hâlbuki, oysa; çünkü, zira; buna göre, bundan dolayı, bu sebeple, bunun üzerine bunun için öyleyse; taki, diye; eğer, şayet, yoksa, illâ, o takdirde; aksi hâlde vb. örnekler: Biz de güçsüzüz ama iyimseriz (Kemal Tahir, Yol Ayrımı, s. 235). Arkası bana dönük olduğu için göremem ama budala gülme hep dudağındadır. (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 2, s. 232) Ya devlet başa ya kuzgun leşe. Anlayışlı fakat hazırlıksız bir kimse. Hem kel hem fodul. Ya anlat yahut da yazılı olarak getir. Demek ki, senin anlattığın kadarından da fazlaymış. Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak yahut nisandayız. Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır, diye düşünmek, yaşadığımız anı efsaneleştirmeye yetişir. (A. H. Tanpınar, Beş Şehir, s. 145). "Ne bir ayak sesi hanın boş, loş, sessiz, ölü sofalarında gezindi, ne de bir kapı gıcırtısı duydum" (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri, s. 181). Zengin mi fakir mi bilmiyorum o mu yoksa öteki mi gelecek "On yedisinde ya var, ya yoktu". (Y. Kemal, Ortadirek, s. 358).