Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

tutturmak ne demek?

 - 4 sözlük, 6 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

tutturmak anlamı
tutturmak, yakalatmak

Güncel Türkçe Sözlük

tutturmak anlamı
(-i, -e) 1. Tutmasını sağlamak. 2. (nsz) Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak: "Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum." -O. V. Kanık. 3. (nsz) Aklına koyup direnmek, ısrar etmek: "Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor." -M. Ş. Esendal. 4. (-i, -e) Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak. 5. (nsz) Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek: "Taşı fırlattı ama tutturamadı." -Halikarnas Balıkçısı. 6. (-i) Takip etmek: "Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi." -M. Ş. Esendal.

Türkçe - İngilizce

tutturmak anlamı
fiil
1) fasten
2) attach
3) pin
4) stick together
5) stick
6) tack
7) clip
8) bind
9) latch
10) insist
11) seam together
12) clasp
13) bond
14) braid
15) hasp
16) infix
17) rub in
18) stereotype
19) tack together
kelime öbeği
1) be hung up on

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

tutturmak anlamı
Ayak diremek, üstünde durmak, direnmek.

*Düzce -Bolu

tutturmak anlamı
Sezdirmek.

*Bornova -İzmir

tutturmak anlamı
Yazmacılıkta boyayı beze çıkmayacak biçimde emdirmek.

*Fatih -İstanbul

tutturmak eş anlamlısı

bağlamak
(-i, -e) 1. Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak: Gemiyi iskeleye bağlamak. 2. Düğümlemek: İpi ipe bağlamak. 3. (-i) Yara ilaç koyup bezle sarmak: Yarayı bağlamak. 4. (-i) Denk yapmak, paket yapmak: Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak. 5. (nsz) Oluşmak, tutmak, meydana gelmek: "Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı / Her yüze çiziyordu bir hüzün kırışığı" -F. N. Çamlıbel. 6. Bir iş veya kimse için ayırmak, tahsis etmek: Birine haftalık bağlamak. 7. Anlaşma yapmak: İşleri sözleşmeye bağlamak. 8. (-i) Uyulması zorunlu olmak: "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." -Anayasa. 9. Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak: Bu iş beni çok bağladı. 10. (-i) Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak. 11. (-i) Geçişi engellemek: Bütün yolları bağlamışlar. 12. (-i) Birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek, angaje etmek. 13. (-i) Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek. 14. mec. Gönlünü kazanmak: Bu davranışınız beni size bağladı. 15. mec. Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak. 16. mec. Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak: "Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba?" -R. N. Güntekin.
çivi
is. 1. İki şeyi birbirine tutturmak, bir nesneyi bir yere sabitlemek için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmış ufak çubuk, mıh. 2. Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum.
ısrar etmek
1) bir konuda, bir düşüncede sürekli direnmek, ayak diremek: "Siz benim usule bakın diye ısrar ediyordu." -Ç. Altan. 2) çok istemek.
takip etmek
1) yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitmek, izlemek: "Kocası okurken gözleriyle satırları takip ediyor, elleriyle boncuk çantasını ovalıyordu." -Ö. Seyfettin. 2) belli bir yöne gitmek: Bu yolu takip ederseniz eve varırsınız. 3) uymak: Modayı takip etmek. 4) bir şeyi izlemek: "Böylesi anlarda, diziyi çarpık bir nazarla takip etmekten geri duramıyor." -E. Şafak. 5) dikkatle dinlemek, anlamak: Öğretmenin anlattıklarını takip etmek. 6) kovuşturmak: "Vaziyeti yukarıdan ve bizzat takip etmek lazım geldi." -Atatürk. 7) hemen arkasından gelmek: "Bu hoyrat düşünceleri bir şimşek süratiyle taban tabana zıt fikirler takip ediyor." -H. Taner.

"tutturmak" için örnek kullanımlar

Ahkamını tutturmak kadar adabını da tutturmak da gerekir.
You also need to fasten up fasten Ahkamını manners.
Kaynak: timeturk.com
Apple'ın telefonu tasarlarken amacının 330 dolar seviyesini tutturmak olduğu da iddialar arasında.
Apple's phone is designing the purpose of attaching the arguments between the level of $ 330.
Kaynak: chip.com.tr
Yarışmacılar eşlerinin tahmin ettiği sayıda frizbiyi atarak tahminleri tutturmak için mücadele edecekler.
Estimates of the number of predicted husbands throwing the frisbee Contestants will compete for attachment.
Kaynak: spothaber.com
Massa: "Pist gelişti ve pistte daha fazla kauçuk olunca tempoyu tutturmak kolaylaştı. Önünde araç da yoktu".
Massa: "The track improved and more rubber on the track when it easier to fasten the pace. Was in front of the car."
Kaynak: trf1.net
doğrusal cisimleri, birbirine tutturmak için kullanılan yöntemdir. Düğüm, bir veya birden fazla ipten, dokumalardan, sicim ve kayışlardan
Kaynak: Düğüm
doğrusal cisimleri, birbirine tutturmak için kullanılan yöntemdir. Ayrıca şu anlamlara da gelebilir: Düğüm , Unix dosya sistemi terimi
Kaynak: Düğüm (anlam ayrımı)
Bir şeyi başka bir şeye ya da birçok şeyleri topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip; sicim, şerit, tel gibi: düğümlenebilir nesne
Kaynak: Bağ
Köprü , diş hekimliğinde olmayan dişlerin yerini tutmak veya takma dişleri ağızdaki dişlere sağlam tutturmak amacıyla yapılan diş protezi
Kaynak: Köprü (anlam ayrımı)
istenen boyutlarda yeni bir cam kesmek,birkaç ince çiviyle bu camı yerine tutturmak ve kenarlarına cam macunu sürerek sağlamlaştırmak gerekir.
Kaynak: Camcı
Ağaç kabuğunu soyma, iki tahtayı biribirine tutturmak için açılan oyuklar en çok kullanıldığı yerlerdir. Ağızları eğimli olanlar en
Kaynak: İskarpela
Her oyuncu 4.0 üzerinden en az 2.0 ortalama tutturmak durumundadır. Eğer ortalaması, istenilen ortalamanın biraz altındaysa oyuncu 1 dönem
Kaynak: NCAA
Kitap fasiküllerinin sırtlarını bir arada tutmak ve onu da cilt kapağına tutturmak için kulanılır. Kaynakça : Kategori:Tekstil Kategori:
Kaynak: Gazlı bez
Ancak tüm çabalara rağmen orta kemeri tutturmak mümkün olmamıştır. Yine rivayetlere göre yapan usta bir yiğidin kurban edilerek duvarın
Kaynak: Akarca, Pehlivanköy
Kılıç kuşanma ile ilgili terimler: Ito | Kabzayı tenge tutturmak için sarılan örgü. Bir arada durmaları için menuki nin üzerine sarılır. |
Kaynak: Japon kılıcı terminolojisi
Kalbe nişan alınması da bir yöntemdir fakat kalbi tam olarak tutturmak sanıldığından zordur. Kurşunun mideye sıkılması ise nispeten yavaş
Kaynak: İntihar yöntemleri
Kızlar tülbentlerine tutturmak için köye gelen satıcılardan toka alıp, kollarına gümüş bilezik, kulaklarına küpe takarlarmış.
Kaynak: Davulalan, Yıldızeli
Kültür : Korsenletmek Ateşi söndürmeye yüz tutturmak 106. Koyun gözü Papatya 107. Köz tavası Köz alınan,ateş tavası,küreği 108.
Kaynak: Ramazanlı, Sarıkaya
Aslında ilk Volvo'larda logoyu ızgaraya tutturmak için başka bir yöntem bulunamaması üzerine kullanılan bu diyagonal şerit, zamanla Volvo
Kaynak: Volvo Cars
Çok uğraşmışlar ama tutturmak bir türlü mümkün olmamış. Köprü yapılmadan evvel zamanın hükümdarı sefere giderken Kızılırmak 'ın sığ
Kaynak: Karakeçili
Çünkü enstrümanlarda belirli notaları tutturmak çok zordur. Timpanide ise davulların boyutlarına göre notalar incelip kalınlaşabilir.
Kaynak: Davul
Kızlar tülbentlerine tutturmak için köye gelen satıcılardan toka alıp, kollarına gümüş bilezik, kulaklarına küpe takarlarmış.
Kaynak: Yeşilalan, Yıldızeli

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.