tünel anlamı Fr.tunnel
1. Bir yandan öbür yana geçebilmek için yer altında açılan yol: § "
Sonra tünel tarikiyle Beyoğlu'na varıp oradan dahi piyade olarak konuşa konuşa Kolyopi'nin hanesine geldim." -Ahmet Midhat Efendi, Henüz 17 Yaşında, 204. § "
Bir tünelin altından geçer olduk." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 111. § "
… Romaıların vaktiyle buraya deniz altından bir tünel açtıkları, hakkında bir rivayet mevcut bulunduğunu haber vermişti." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 39. § "…
lağım çukurlarından, tünellerden, kanallardan çıkarcasına, kirli yüzlü, kuzgun kara bıyıklı biri beliriyor." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 42. § "
Şahadettin Süleyman'ın girginliği sayesinde Tünel başında onunla birkaç dakika görüşmek fırsatını yakalayacaktım." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 18. §
"… tünele girerken, tramvaya binerken ötekinin berikinin ayağına basıyorlar." -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 202. §
"O, bir milimetrelik satıh kabuğu üzerinde tüneller açmaya savaşan felsefe profesörü?" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 108. § "
Ömer tünelden korkmadı." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 141. § "
Paltolarını, ikinci bir adam gibi yüklenmiş, çarpık çurpuk birileri, Tünel'e yetişmek için koşuyorlar." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 448. 2. Çevresi kapalı yol: § "
Tünelde Salih'in cüzdanını yankesiciler aşırdı." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 39.