üniforma anlamı İt..uniforma
1. Aynı işi yapanların giydikleri, tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi: § "
Yakalıklı, üniformalı, fesli ve kasklı heyetimiz, üstü açık, yerlerine iğretiden seccadeler serilmiş kömür vagonlarının oda koltuklarında ve kanepelerinde geçişleri uzun günler kasabada anılacak bir garip haşmetle "Üzülmez" nadenine doğru hareket etti." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 43. §
"… parlak, renk renk üniformalarla Sofya'nın Fransızlar'ın deyimiyle, kaymak kısmı kibar kadınları ve erkekleri buraya geliyor." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 34. §
"… gülünç üniformalı birer mübaşir gibi koltuk altlarından kavramış zaman mahkemesinin huzuruna sürmektedir." -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 118. §
"Düşüncenin üniforma giydiği o bahtsız dönemde genç yazarların kahramanı oldu Zola..." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 312. § "
Askeri darbeden sonra Irak lideri Kasım'ın kanlı üniforması içinde dinlene ölüsü…" -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 44. § "
Uykusunun börekçileri dağıtan kahverengi bir bekçi sayılmazsa , hiçbir üniforma göze çarpmıyordu." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 477. 2. Silahlı kuvvetlerin resmî giysisi: § "
Arabacının sözünü binbaşıdan büyük bir rütbede olması üniformasındaki sırmaların çokluğundan anlaşılan zabit işiterek ..." -Ahmet Midhat Efendi, Acâyib-i Âlem, 76. § "
Dolap içinde bir de büyücek bir yol sandığı bulunup Feride Hanım bunu açtığı zaman içinden bir iki kat Frenk zabiti üniforması çıktı." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 23. § "
Lakin yedek subay üniformasında siperlerden kalkan tozun ve dumanın..." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 95. § "
... senin de o güzel bahriyeli üniforman kalmamış." -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 117. § "
… hastalandığı zaman üniformalı ecnebi zabitleri vasıtasıyla hatırını soruyorlardı." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 25. § "
Abdurrahman'ın üstünde tabur imamı üniforması vardı." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 148. § "
Çanakkale'de, onun karşısında, onun rakibi olarak savaşmış, onu aşamamış asil İngiliz Mareşali gelmiş; en büyük üniforması, en önemli nişanlarıyla; mesleğinin en yüksek rütbesinde ve saygısının en üstün mertebesinde bir asker duruşuyla onu ebediyetin kapısında selamlıyordu..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 24. § "
Mülkiye Mektebinde lacivert üniforması içinde..." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, 27. § "
Levazım-ı seferiyeden koyu lacivert zemin üzerine sırma işlenmiş ıkd-ı süreyya gibi parlayan bir üniforma..." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri I, 201. § "
Yine de yapardı ama kaçırdığı üniformalıyı devri teslim eyleyeceği yeri bir türlü kestiremedi." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 50. §
"Her Cuma etrafı askerle sarılır, üniforma sırmalarından, bando aletlerinden fırlayan ışınları ile parıl parıl parlar…" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 379. §
"İstanbul sokaklarını doldura renk renk ve biçim biçim Fransız, İngiliz ve İtalyan üniformaları, o günkü Padişahın babası Abdülmecit devrinde Rusya'ya karşı Türk müttefiki olarak gelmiş orduların torunlarına aittir." -Necip Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, 142. 3. Bazı kişi veya kişilere mahsus özel kıyafet: § "
Bazen da Karadağ kralının büyük üniformasına benzettiğim oldu." -Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar Ki, 179.