vagon anlamı Fr.wagon
Yük ve yolcu taşımakta kullanılan, lokomotifin çektiği demir yolu arabası: § "
Behçet Bey güya tavr-ı takibinden kimseye renk vermemek için hanımından evvel tramvay vagonuna girmeye lüzum gördü." -Ahmet Midhat Efendi, V, 321. § "
Seyahat vagonundan sonra hemen bir marşandizin gelmesi gibi şaşırtıcı bir çabuklukla işe geçti." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 65. § "
İki vagon lazım Orhan Bey'ciğim." -Peyami Safa, Canan, 63. § "
Sevgilinin vagon penceresinde duran yüzünde kederin açtığı oyukları, düşünün bir!" -Adalet Ağaoğlu, Ruh Üşümesi, 31. § "
Buz gibi vagonda, gözlerimiz acıya acıya, çenelerimiz paltolarımızın yakasına sokula sokula..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar Ki, 33. § "
Kocasını, Yenice'deki vagonda gazete resimlerine bakıyor görürdü." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 14. § "
Vagonlarda yer bulmak için günlerce yağmur altında, karlar içinde kaldık." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 117. §
"… köprünün üstünde uzun arada birinci mevki tramvay vagonlarından aks eden kırmızı renkli parıltılı bir hat meydana getiriyordu." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 429. §
"Tam vagonun basamaklarına ayağıma atarken yanıma birkaç kişi sakladı." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 104. § "
Pamuğu, tütünü vagona yükleyin, lambayla kumaşı vagondan indirin, orada ceplerinizi doldurun." -Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları, 59. § "
Vagonun pencerelerinde, çizik çizik kıvılcımlar." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 472.