orta is. 1. Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer:
"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre:
Yılın ortası. Haftanın ortası. Günün ortası. Kışın ortası. 3. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm:
"Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler." -Ö. Seyfettin. 4. Ne uzun ne kısa, midi. 5. Ne büyük ne küçük, midi. 6. İyi ile kötü arasındaki durum. 7. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece:
Orta ile geçti. 8. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. 9.
sf. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. 10.
sf. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan:
"Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu." -R. H. Karay. 11.
sf. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. 12.
fiz. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. 13.
mat. Orantı. 14.
sp. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş:
"Aut çizgisinden nefis bir orta..." -H. Taner. 15.
tar. Yeniçeri Ocağında tabur.
ortam is. 1. Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü:
"Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor." -A. Ağaoğlu. 2. Bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı, platform. 3.
mec. Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü:
Sanat ortamı. Çalışma ortamı. 4.
ruh b. Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın çevre, vasat.