çarpışmak (-le) 1. Birbirine çarpmak, tokuşmak:
"Kompartımana girdi ve eşyalarını raflara koymaya çalışan Pervin'le çarpıştı." -H. E. Adıvar. 2.
(nsz) Vuruşmak, savaşmak:
"Karşımıza çıkacak olan kuvvet, kim ve ne olursa olsun, behemehâl çarpışırız ve muvaffak oluruz." -Atatürk. 3.
(nsz) mec. Birbirine üstün gelmeye çalışmak:
İki düşünce çarpışıyor. dövüşmek (nsz) 1. Karşılıklı birbirini dövmek, vuruşmak:
"Öyle yiğitçe, öyle gözünü daldan budaktan sakınmadan dövüşmüş, atına binip oradan uzaklaşmıştı." -O. Kemal. 2.
(-le) İki silahlı kuvvet çatışmak. 3.
sp. Boks yapmak.
savaşmak (nsz, -le) 1.
ask. Ordu ölçüsünde iki silahlı kuvvet karşı karşıya gelip çarpışmak, vuruşmak, muharebe etmek:
"Bu acımasız dünyada artık acımasızca savaşacaklardı." -İ. O. Anar. 2.
mec. Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla mücadeleye girişmek:
"İkiyüzlülere, sureti haktan görünen sahte dindarlara karşı bütün gücümle savaşacağım." -N. Hikmet. 3.
mec. Çaba sarf etmek.