belirmek (nsz) 1. Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek:
"Yarı yola yaklaştığında, köprünün karşı ucunda, ona doğru gelen bir karaltı belirdi." -A. Kulin. 2. Bir düşünce veya durum kesin bir biçim almak, tebellür etmek:
"Kafasında günden güne çeşitli düşünceler, çeşitli kaygılar beliriyordu." -O. Hançerlioğlu. 3. İyice görünür ve anlaşılır bir durum almak, tebarüz etmek:
"İki kaşının arasında, yaşından ziyade asabiyetini ele veren birkaç çizgi belirdi." -E. Şafak.
görünmek (nsz) 1. Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek:
"Kapıda Eda Hanım göründü ve ona hatır sordu." -P. Safa. 2. İzlenim uyandırmak:
"Bu, biraz daha inandırıcı görünüyor." -A. Kutlu. 3. Benzemek, görünüşünde olmak. 4.
mec. Azarlamak:
Çocuk pek azdı, biraz görünüver. 5.
mec. Gözdağı vermek.