adres anlamı Fr.adresse
1. Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer, oturduğu yer: §
"Artık adresi biliyorum diye düşündü." -Ruşen Eşref Ünaydın, Tercümeler I, 12. § "
… Lütfü Seyfullah'ın adresini vermişti." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 65. §
"Kainat çapında muazzam bir vaadin adresi çıkıyordu." -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 80. §
"Bu saatten sonra adres değil, vatan ve hürriyet daha mühimdir." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 77. § "
Göksel'in, Ayaspaşa'daki ev adresini verdim." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 30. §
"adres: İsim ve ikametgâh tarifi. Mektup zarfının üzeri." -Ali Seydi, Lugât-i Ecnebiye. 2. Gönderilen şeyin üzerine, alıcının adını ve bulunduğu yeri bildirmek için yazılan yazı: §
"Burada kalacağımız için mektubu aşağıdaki adrese gönderiniz." -Ziya Gökalp‘ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları, 15. § "
Zarfın üzerine baksanız, üzerinde sefarethane adresini görürsünüz." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, s. 319. §
"Fakat adres yerine postada bir mektup kutusu numarasından başka bir şeye rast gelinmiyordu." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 53. §
"Mektubu tabii bu adrese gönderiyorum." -
Reşat Nuri Güntekin, Sönmüş Yıldızlar, 23. §
"Sevil hanım olsun da, uzak yakın dinlemeden, adres defterinde onun adı bulunmasın, olur mu? -Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 169. §
"Ben yazı yazarken, nereye ve kime göndereceğimi bilmediğim, adresi meçhul bir mektup yazar gibi oluyorum." -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 40. §
"Mümtaz'a verilen adreslerin çoğu yanlıştı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 18. § "
Onu yok diye çevir; adres bırakmadım ve gittim."- Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 29.