As the joints
calcify and stiffen, the players' athletic skills decline.
Eklem kireçlenmesi ve pekiştirmek üzere, oyuncuların atletik becerileri reddedin.
Kaynak: packers.comYet in some cases, tendons can
calcify into bone while an animal is still alive.
Bir hayvan hayatta iken Yine bazı durumlarda, tendon kemiğe kireçlenmek yapabilirsiniz.
Kaynak: scienceline.orgThe thing that she has allowed to kind of
calcify in her, this belief that she's a broken person.
Onun içinde kalsifiye tür izin olduğunu şey, o kırık bir insan bu inancı.
Kaynak: tmagazine.blogs.nytimes.comIt seems that for the most part, peoples' basic personalities tend to
calcify somewhere in adolescence.
Bu çoğunlukla, insanların temel kişilikleri yerde ergenlik kireçlenmek eğiliminde görünüyor.
Kaynak: screencrush.comPleurochrysis carterae is a unicellular coccolithophorid alga that has the ability to
calcify subcellularly. They produce
calcifiedKaynak: Pleurochrysis carterae