Even in the
caldron of a mayoral race, such bluster registers as silly.
Hatta bir belediye başkanlığı yarışı kazan, böyle yaygara gibi aptal kaydeder.
Kaynak: nytimes.comHe is a seething
caldron of emotions.
O duyguların bir kaynayan kazan olduğunu.
Kaynak: local.stv.tvIn front of a
caldron, spoon in hand.
Elinde bir kazanı önünde, kaşık.
Kaynak: chicagotribune.com"I need you tonight" sings a recorded voice, and that hardly explains the
caldron of fire that burns through Georgiou.
Kaydedilmiş bir ses söylüyor "Ben bu gece ihtiyacım var", ve neredeyse bu yangın kazanı açıklıyor Georgiou ile yakar.
Kaynak: theaterjones.comA cauldron (or
caldron) is a large metal pot (kettle ) for cooking and/or boiling over an open fire, with a large mouth and frequently
Kaynak: CauldronSwedish Antarctic Expedition (NBSAE) (1949–52) and air photos by the Norwegian expedition (1958–59) and named Jutulgryta (the giant's
caldron).
Kaynak: Jutulgryta Crevasses