He pursued his career as a lawyer and would
condense volumes in to a simple thought.
O bir avukat olarak kariyerine devam ve basit bir düşünce içinde hacimleri yoğunlaştırmak olacaktır.
Kaynak: island.lkHowever, he said it's "amazing" to be able to
condense so much meaning in so few words.
Ancak, o kadar az kelime çok anlam yoğunlaşmasına muktedir "şaşırtıcı" olduğunu söyledi.
Kaynak: catholicnews.com"My job is to
condense it all. I want to give them an edge, a few hints of what to expect."
"Benim işim her yoğunlaşmasına olduğunu. Onlara ne beklemek bir kaç ipucu bir avantaj sağlamak istiyoruz."
Kaynak: charlotteobserver.comIt also allowed others around the country to
condense the education for their accreditation.
Ayrıca ülke çapında diğerleri kendi akreditasyon için eğitim yoğunlaşmasına izin verdi.
Kaynak: agprofessional.comEinstein demonstrated that cooling bosonic atoms to a very low temperature would cause them to fall (or "
condense") into the lowest
Kaynak: Bose–Einstein condensateThe vacuum allows vapor particles to travel directly to the target object (substrate), where they
condense back to a solid state.
Kaynak: Evaporation (deposition)