süzülmek (nsz) 1. Süzme işine konu olmak:
Bal süzüldü. 2. Akmak:
Gözlerimden yaşlar süzüldü. 3. Kuş kanatları gerili olarak görünür bir hareket yapmadan havada ilerlemek:
"Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor." -M. Ş. Esendal. 4.
mec. Sessizce ve görünür bir hareket yapmadan ilerlemek:
"Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal." -Y. K. Beyatlı. 5.
mec. İnsan sessiz, gizlice ve kayıyormuş gibi gitmek:
"Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm." -H. Taner. 6.
mec. Göz baygınlaşmak, mahmurlaşmak:
"Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu." -P. Safa. 7.
mec. Uyumlu bir biçimde ve salınarak yürümek:
"Bir tanesinin elinde-muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı." -H. E. Adıvar. 8.
mec. Yüzüne nazlı bir anlam vermek. 9.
mec. Çok zayıflamak:
"Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı." -M. Ş. Esendal.