To
equivocate by saying there are no guarantees is equally meaningless.
Hiçbir garanti olmadığını söyleyerek kaçamaklı konuşmak için eşit anlamsızdır.
Kaynak: al.comBut uncompromising Salafi leaders, such as Mohammed Zawahiri, seldom
equivocate.
Ama böyle Muhammed Zevahiri gibi uzlaşmaz Selefi liderler, nadiren kaçamaklı konuşmak.
Kaynak: latimes.comSome plans
equivocate and promise everyone what they want.
Bazı planlar kaçamaklı konuşmak ve ne istediklerini herkes söz veriyorum.
Kaynak: greatergreaterwashington.orgI'm not even going to
equivocate on that.
Ben bile bu konuda kaçamaklı konuşmak için gitmiyorum.
Kaynak: opinion.newsday.com.ambiguous, contradictory, tangential, obscure or even evasive People typically
equivocate when posed a question to which all of the
Kaynak: Mental reservationHe was unable to explain it, except by saying "it may be, my Lord, that he meant to
equivocate. Statements regarding Jesuit-encouraged plots
Kaynak: Henry Garnet