Perez exited his car in an attempt to
forewarn oncoming traffic of his accident.
Perez onun kaza yaklaşmakta olan trafiği uyarmak için bir girişim arabasını çıkıldı.
Kaynak: theeastcarolinian.comWe have much to be thankful for in the weather service's ability to
forewarn us.
Biz bize uyarmak meteoroloji servisi yeteneğini için müteşekkir olması gereken çok şey var.
Kaynak: ethanolproducer.comMore explosive than a Holy Hand grenade, you'll want to
forewarn your taste buds.
Bir Kutsal El bombası daha fazla patlayıcı, sizin damak tadınızı uyarmak isteyeceksiniz.
Kaynak: bangstyle.com"I had to
forewarn my coaches that the first two days are the hardest," Andrzejewski said.
"Ben ilk iki gün zor olduğunu benim antrenörler uyarmak zorunda kaldı," Andrzejewski dedi.
Kaynak: pressboxonline.comIn medieval Latin, praemunire was confused with and used for praemonere, to
forewarn, as the writ commanded that the sheriff do (facias)
Kaynak: Praemunire