As I weaved my way to the door of his
hovel, he patted me on the back, chuckling all the while.
Onun kulübenin kapısına yolumu dokunmuş gibi, o tüm süre gülerek, sırtımı sıvazladı.
Kaynak: smh.com.auBut of course they do and the stalk grows right up through Jack's
hovel, where the princess has taken shelter.
Ama tabii onlar yapmak ve sapı prenses sığınmış olan Jack'in kulübe, sağ aracılığıyla yetişir.
Kaynak: bizjournals.comWhen Isabelle goes for a ride to clear her head she gets lost in the rainy night and winds up at Jack's leaking
hovel.
Isabelle başını temizlemek için bir yolculuk için gittiğinde o yağmurlu gece kaybetti ve Jack'in sızıntı kulübe de tasfiye alır.
Kaynak: urbantulsa.comHovel can mean: A small poor-quality house: see wikt:
hovel Hövels is a municipality in the district of Altenkirchen, in Rhineland-
Kaynak: Hovel He was apparently washed ashore there after a shipwreck in 1123, and took shelter in a hermit 's
hovel. The Abbey was first used as a
Kaynak: Inchcolm Abbey