Ağır ilerliyor ve
caydırıcılık unsuru tam olarak netleşemiyor.
Heavy element of deterrence is progressing and netleşemiyor exactly.
Kaynak: haber3.comKadınlara silah verilirse karşı tarafa da
caydırıcılık olur.
Women weapons is deterrence is given to the other party.
Kaynak: beyazgazete.comCaydırıcılık sağlandığında ancak barış sağlanabilir.
Deterrence is achieved, but peace can be achieved.
Kaynak: sabah.com.tr Biz bunları koyduk
caydırıcılık sağlanmış mıdır?
We have put them Is deterrence provided?
Kaynak: haberciniz.bizİdam cezası karşıtları, ömür boyu hapis cezası ile
caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan hakları nı çiğnediğini, yanlış
Kaynak: İdam cezasıAmerikan nükleer füzelerinin İngiltere'de konumlandırılması böylece ülkesinin nükleer
caydırıcılık kazanması için ABD ile müzakere yaptı.
Kaynak: Harold MacmillanGüçlü olan ülke, zayıf olan ülkeyi haraç vermeye zorlamakla bir anlamda
caydırıcılık uygulayıp maliye sine hiçbir gider olmadan katkıda
Kaynak: Haraçgüzar devletnükleer
caydırıcılık olup, balistik füze denizaltıları, saldırı denizaltılarından ve seyir füzesi denizaltılarından amaç olarak ayrılmaktadır.
Kaynak: Balistik füze denizaltısıKarşı ülke için
caydırıcılık sağlamaya çalışırlar. Zararları : Ülke sanayisini aşırı korunması sanayicide tembelliğe ve gevşekliğe neden
Kaynak: Gümrük vergisiKraliyet Deniz Kuvvetleri'ne 1969 'da nükleer
caydırıcılık görevi verildi bünyesinde nükleer füzelerle donatılmış bir denizaltı filosu oluşturuldu.
Kaynak: Kraliyet Donanmasıİhtilal ve savaş koşullarında sivil mahkemelerin ve harp divanlarının çalışma usulleri bir
caydırıcılık unsuru taşımıyordu. Asker kaçağı
Kaynak: İstiklâl Mahkemelerisuç oranından kaynaklandığını, mahkûmlara insanca muamele edildiğini ve kafa kesmelerin suça karşı
caydırıcılık yarattığını ileri sürmektedir
Kaynak: Suudi Arabistan'da insan haklarıBu yüzden olası savaşların önüne;
caydırıcılık ve saldırıya uğrayacağı bilgisine sahip olduğunda önce saldırma taktikleriyle geçmeye
Kaynak: İsrail'in nükleer silahları