ceket anlamı Fr.jaquette
Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayı örten, kollu üst giysisi. § "
Saçlar briyantinli, üniforma ceketinin altında da çizgili pijama pantolonu var." -Adalet Ağaoğlu. Gece Hayatım, 45. § "
İlkbaharda burada kalacağımızı zannediyorsanız, yani; oradaki ahval öyle gösteriyorsa, lacivert ceket ve yelekle, beyaz pantolonlarımı gönderiniz." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 232.§ "
Hava soğuksa kadife bir ceket giyer." -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar: Bir Kahramanın Ölümü, 275. § "
Demir Bey elbise tebdil edeceği zaman gerek Feride Hanım ve gerek cariyeler yeni giyeceği pantolonu, yeleği, ceketi, filanı getirip bir tarafa koyarlar." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 20. § "
Sacit de, Pervin de, onun yalnız uçan ceketinin eteğini gördüler." -Peyami Safa, Şimşek, 8. § "
Toprak rengindeki spor ceketinin göğsüne de o madalyayı takmıştı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 27. § "
Macide ayakta, elleriyle sırtındaki yün ceketin örgüsünden kaçan bir iplikle dalgın oynuyordu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 16. § "
Sokaklarında başı boş rüzgârlar dolaşan bir mahalleye hasta bir insan, ceketinin düğmelerini iliklemeden girmemelidir." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 7. § "
O yalnız beyaz keten ceketinin ceplerine takılmış birkaç kalın gazete ve mecmuayı çıkarıp..." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 13. § "
Yusuf ayağına ilişen bir sandalyeye kolundaki ceketi attıktan sonra kibritle asma feneri yakar." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Şeyler, 190. § "
Bir gün ona, ceketinin kolunda bir kedi yavrusunu barındırmış olarak rastlayan Allah'ın Resulü "Ya Ebu Hüreyre!" diye hitap ettiler." -Necip Fazıl Kısakürek, Peygamber Halkası, 217. § "
Ceketli, pantolonlu, kolalı gömlekli, kravatlı, kırmızımsı fesli, üzüm gözlü, gaytan bıyıklı esmer renkli biri içeride peynirden yağa, pastırmadan sucuğa dolaşır." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 9. §
"... ceket yakasını ısıran küt ensesiyle..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 4. § "
Ceketinin yakasını düzeltmeyi unutan, yeleğini bir ilik farkıyla düğmeleyen, yediği yemekten çenesinde bir parçacık kalan insanlara güleriz." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 159. §
"Üstü başı perişan, asker pantolonun paçaları, ceketinin kolları çekmiş, kısa kalmıştı." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 183. § "
Bu, üç bin kişili bir köyde üç kişinin ceket palto, 2997 kişinin yalınkat kaput gömlek giymesine benzer."- Nurullah Ataç, Prospero ile Caliban, 49. § "
Yirmi beş geçe saçları fena halde kıvırcık, ceketsiz cigarasını avucunda içen bir it boy gösterdi." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 8.