centilmen anlamı Fr.gentleman
İyi arkadaşlık eden, saygılı, görgülü, kibar (erkek): § "
Paris'te centilmenler kulübüne bir centilmen devam eylermiş." -Ahmet Midhat Efendi, Karnaval, 72. § "
Hanımefendiciğim, bizlerin gözümüz tutmuyor, fakat beyefendi Tam bir centilmen, ayrıca tam bir ehlikeyiftir, inanırız." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 168. § "
... sıkıcı bir ziyareti güler yüzle karşılayan centilmenin mimik yalanı, en kederi anında hatırını soran yabancıya iyi olduğunu söyleyenin muaşeret yalanı, borç isteyene sıkıntıda olduğunu söyleyen zenginin mülkiyet yalanı, veya..." -Peyami Safa, Yalnızız, 10. § "
Birdenbire kulağının birisi yarı yerine kadar kesik ihtiyar bir centilmen omzuma vurarak bağırdı." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 129. § "
Arabada geçen her muhterem centilmen, dışından görünüşü adamakıllı zat demek isterim..." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 9, 127. § "
Hakikaten öyledir, giyinişi, konuşuşu itibariyle buraya araya nasıl düştüğüne hayret edilecek bir centilmen?" -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 42. § "
Pek nazik, pek çıtkırıldım, pek centilmendir." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 94. §
"Yani centilmenlik anlaşması gibi bir şeydir, Muhtar Amca." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 37. §
"Bir kelimeyle, ideal bir centilmen için gerekli meziyetler, yani liberal bir eğitimin ikinci amacı." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 98.