Haklı ama neden bunca paranın
çarçur edilmesinin önüne geçemiyor?
He's right, but why does not prevent all this money is squandered?
Kaynak: hurriyet.com.trUluslararası tecrübe, donanım, yetişmiş kadro
çarçur edildi.
International experience, equipment, trained personnel were squandered.
Kaynak: memleket.com.trFevri işleriyle, sivri diliyle sonsuz kredisini
çarçur eden başkan hikayelerinin de.
Impulsive affairs, pointed tongue president who squandered endless stories of credit as well.
Kaynak: skorer.milliyet.com.trBu devletin parasını
çarçur etmek değil de ne ki?
This is what the government would not squander his money?
Kaynak: yerelgundem.comCumhuriyet döneminde ise ellerideki mal ve mülklerini satarak
çarçur etmişlerdir. Bu nedenle, Köyün önceki adı KÖLEKÖY diye bilinir.
Kaynak: Çamlıca, Selendialeyhinde bir hareket hazırladılar ve Atamış'ı devletin gelirlerini Halife Mustain'in annesine ve etrafındakiler vererek
çarçur etmekle suçladiler.
Kaynak: Mustain (Abbasi)Kumar oynayıp harçlığını
çarçur ettiğinden parasız kalmıştır ve bir handa uşağı Osip ile birlikte borçlanarak kalmaktadır. Hlestakov, onu
Kaynak: Müfettiş (oyun)kiliselere çok masraf gerektiren bina ekleri yapılmasıyla ve başkent kiliselerine çok pahalı kilise eşyası sağlanması suretiyle
çarçur edilmiştir.
Kaynak: II. İsaakios AngelosFakat Sovyetler Birliği 'nin yeterli sayıda uçak temin etmek istememesi üzeri bu hava başarıları kısıtlı kullanım nedeniyle
çarçur edildi
Kaynak: Sovyet Hava KuvvetleriFenton'un kızını alma teklifini (Fenton'un büyük bir mirası yüksek sınıf eğlence ve sefa için
çarçur edip sıfıra indirmesi nedeni ile) reddetmiştir.
Kaynak: Windsor'un Şen Kadınları (oyun)İran ve Azerbaycan'da idarede gevşekliğin baş gösterdiğine, devlet malının
çarçur edildiğine dair haberler de gelmekte idi. Bu durum üzerine
Kaynak: Timur