Çıkış yolu aramaya çalıştılar ama yine
çaresizlikle dağıldılar.
Desperately tried to look for a way out, but still scattered.
Kaynak: yenimesaj.com.trBu yüzden
çaresizlikle kendinizi her şeyden medet umar duruma getirmeyin.
Do not bring yourself to despair of all, I will benefit from this situation.
Kaynak: haberekspres.com.trYoksa siz öğretilmiş bir
çaresizlikle mi bunu yapıyorsunuz?
Or despair taught you doing this?
Kaynak: evrensel.netÇocuk, tam
çaresizlikle yemekhaneyi terk edecekken gözüne köşede duran, bir tarafı küf tutmaya yüz tutmuş soğan ilişmiş.
Boy, that would leave the eye in the corner cafeteria full of despair, had to turn to one side of the mold to keep the ilişmiş onions.
Kaynak: blog.radikal.com.trİşgalcileri sembolize eden ve yerde yatan figürün büyük bir
çaresizlikle aşağı sarkmış olan başındaki ıstıraplı yüz ifadesi ve bitkin
Kaynak: Büyük Utku AnıtıKız onun dönüşünü
çaresizlikle bekler. Bu arada hamile olduğu anlaşılır, hamile olduğu için işinden olur ve pansiyondaki bir komşusunun
Kaynak: Siyah Gelinlik (film, 1973)Sonunda
çaresizlikle aldıklarını bırakınca kapı aralanır ve hoca elleri boş olarak dışarı çıkar. Kategori:Malatya ilinin dağları Kategori:
Kaynak: ZurbahanSharpe olanları öfke ve
çaresizlikle seyretmek zorundadır. Tarihi konular: Yüz Gün | Waterloo Muharebesi Napolyon Savaşları Paris 'in işgal
Kaynak: Sharpe's WaterlooFakat bu dönemde McCandless ciddi bir hata yapar, açlığın da getirdiği
çaresizlikle yanında getirdiği patates tohumlarını yemeye başlar ve
Kaynak: Christopher Johnson McCandlessBu ölümle değil, yaşamla;
çaresizlikle değil, umutla ilgili bir hikâye. İnsan etinin zaafını değil, insan ruhunun gücünü konu alıyor.
Kaynak: Bir Düşten İbaretUmutsuzluk ve açlığın getirdiği
çaresizlikle Şoşoniler, intikam olarak değil yalnızca hayatta kalmak için, Beyazların çiftliklerine ve
Kaynak: Bear Nehri KatliamıKadınlar ve çocuklar korku ve
çaresizlikle kendilerini kayalıkların üzerinden aşağı atarlar. Katliamda çoğu kadın ve çocuk 2.500 ilâ 3.000
Kaynak: Awa'uq Katliamı