çağırmak (-i) 1. Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek:
"Etrafına bakındı fotoğrafçıları çağırmak için." -A. Kulin. 2.
(-i, -e) Herhangi birinin bir yere gelmesini istemek, davet etmek:
"O akşam Orhan'ı yemeğe çağırdı." -T. Buğra. 3.
(nsz) Binmek için bir araç istemek:
"Bir taksi çağırdım." -C. Uçuk. 4.
(nsz) hlk. Yüksek sesle şarkı, türkü söylemek:
"Türküler çağırarak tahta siliyor." -Y. Z. Ortaç.
seslenmek (nsz) 1. Uzaktan bağırarak çağırmak, ünlemek:
"Birkaç adım yürüdü, seslendi.- Yusuf Bey, Yusuf Bey." -S. Kocagöz. 2.
(-e) Bir şey söylemek için sesini çıkarmak veya cevap vermek:
"Kendisini kurtarmaları için ev sahiplerine seslenecek, işaret edecek oldu." -M. Ş. Esendal. 3.
(-e) mec. Sözü birine veya birilerine yöneltmek, birine karşı söylemek, hitap etmek:
"Maalesef teknedeki alet edevatla beceremeyeceğiz bu işi, diye seslendi mühendis." -A. Kulin.