Hiç kimse artık "alavere
dalavere Kürt mehmet nöbete" diyemez.
No one is no longer "the Kurdish mehmet stunts seizure" can not say.
Kaynak: diyarbakirsoz.com"Alavere
dalavere, Kürt Mehmet nöbete" diye bir laf vardı dayımdan duyduğum.
"Stunts, the Kurdish Mehmet seizure," he had a saying I've heard dayımdan.
Kaynak: haberturk.comAlavere,
dalavere düzenleme, falan filan ile ağızlara bir parmak bal çalınmıştır.
Alavere, fiddle editing, blah blah blah mouths with honey stolen from a finger.
Kaynak: 08haber.comhiç de hayırlı birşey olamyacağına içinde bir
dalavere olduğuna emin olabilirsiniz.
is not at all a ploy in olamyacağına can be sure that something better.
Kaynak: finans.mynet.comAbdülhamit'in yönetimine istinaden bir korku ve
dalavere merkezi olarak ünlenmiş, ve bir dönem "yıldız" sözcüğünün Osmanlı basınında
Kaynak: Yıldız Sarayıaskerleri Güney Almanya'da Kostance Gölü yakınlarında bulunan hapsihanesine yaklaştıkları sırada, 20 kişiyle birlikte bir
dalavere yaparak kaçtı.
Kaynak: Hans SpeidelEkonomi: Çünkü bu köyün halkı hile ve
dalavere bilmez. Muhtarlık: Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel
Kaynak: Burhaniye, GeyveAsıl amaç,
dalavere yapıp Fitnat'ı bir şekilde Ali Bey'in evine götürmektir. Bir gün yazlığa, sayfiyeye gideceğiz diyerek Fitnat'ı
Kaynak: Taaşşuk-ı Talat ve FitnatArgo örnekleri : zoka «tuzak, hile,
dalavere, oyun» Kaynaklar : Türk Kültüründe Argo, ed. Emine Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol, Sota Yay.,
Kaynak: ArgoMusaşi'nin Arima ile düello etmesine neden izin verildiği, özür dilemenin bir
dalavere olup olmadığı ve en başından beri Arima'nın neden
Kaynak: Miyamoto Musaşi