dalmak (-e) 1. Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek:
"O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım." -A. Kutlu. 2.
(nsz) Bir yerin içine girmek:
"Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı" -E. Şafak. 3.
(nsz) mec. Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek:
Çocuk ateşi çıkınca daldı. 4.
(nsz) Uyumak:
"O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu." -M. Ş. Esendal. 5.
mec. Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak:
"Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz." -P. Safa. 6.
sp. Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak.