daralmak (nsz) 1. Dar duruma gelmek, küçülmek:
"İleride yolun daraldığını göre göre gaza yüklendi." -E. Şafak. 2. Azalmak:
"Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış." -R. N. Güntekin. 3. Zayıflamak:
"Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi." -S. F. Abasıyanık. 4.
mec. Güçleşmek, zorlaşmak:
Geçimi daraldı. 5.
mec. Sıkışmak, başı dara gelmek, bunalmak:
"Daralan soluğu ile çıkamayacağı merdivenleri oğlunun da çıkmasını yasaklıyordu." -N. Cumalı.