Düşündüm ve fark ettim ki çok
dedikoducu bir havası var, o yüzden.
I thought, and I noticed that there is an air of much gossip, that's why.
Kaynak: aksam.com.trÇeşit çeşit kedi var: "Sosyete kedisi, ev kedisi,
dedikoducu kedi, çıtkırıldım kedi, boşboğaz kedi, hanımefendi kedi" Bilmiyoruz sizin kediler hangi kategoriden.
There are different kinds of cats: "Society cat, house cat, gossipy cats, timid cat, garrulous cat, cat lady" We do not know which category your cats.
Kaynak: blog.milliyet.com.trFuat'ın annesi, İstanbullu yaşlı ev kadını .Geçmişe özlem duyan,
dedikoducu, kötü niyetli. Faika, Ankaralı genç bir ev kadını.
Kaynak: Ayaşlı ile Kiracılarıİnanışa göre yaşarken kötülük edenler, başkalarının ağız tadını kaçıranlar, arabozucu
dedikoducu ve geçimsiz insanların ölünce
Kaynak: HortlakBu arada ilerici imam
dedikoducu Hanife Kadın'la (Mualla Sürer ), dine inanmayan Bekir Bey'le de çatışır. Müzikten de anlayan Aydın Bey,
Kaynak: Aynı Yolun YolcusuBrançları oldukça iyi gider ta ki Marge'ı kocası olmayan bir adamla gören
dedikoducu Helen Lovejoy onları görene kadar. Helen'in ilgisini
Kaynak: Life on the Fast LaneFakat huyları,ergen,
dedikoducu bir genç kızı andırır. Beemo: Finn ve Jake ile ağaç evde yaşayan bir oyun konsoludur. Japon aksanıyla
Kaynak: Adventure Time