dehlemek ne demek?
- 4 sözlük, 7 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
dehlemek anlamı
(-i) 1. Hayvanı "deh" diyerek yürütmek: "Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi." -O. C. Kaygılı. 2. Kovmak: "Bu işi sen yapacaksın. Yapamazsan ben seni dehlerim." -S. F. Abasıyanık.
(-i) 1. Hayvanı "deh" diyerek yürütmek: "Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi." -O. C. Kaygılı. 2. Kovmak: "Bu işi sen yapacaksın. Yapamazsan ben seni dehlerim." -S. F. Abasıyanık.
Tarama Sözlüğü
dehlemek anlamı
Dikkatle üzerinde durmak
Dikkatle üzerinde durmak
Türkçe - İngilizce
dehlemek anlamı
fiil
1) spur
fiil
1) spur
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
dehlemek anlamı
Dürtmek, saplamak.
Dürtmek, saplamak.
*Milas -Muğla
dehlemek anlamı
1. Gözetlemek, gözlemek, dikkatle bakmak, takip etmek. 2. Dikkat etmek. 3. Saymamak, önem vermemek. 4. Dinlemek.
1. Gözetlemek, gözlemek, dikkatle bakmak, takip etmek. 2. Dikkat etmek. 3. Saymamak, önem vermemek. 4. Dinlemek.
dehlemek anlamı
1. Atlatmak, baştan savmak, kovmak. 2. Kışkırtmak: Ne olacak işi gücü yok orda burda birbiri üzerine adam dehleyip geziyor.
1. Atlatmak, baştan savmak, kovmak. 2. Kışkırtmak: Ne olacak işi gücü yok orda burda birbiri üzerine adam dehleyip geziyor.
dehlemek anlamı
Gizlice gözetlemek, inceleyerek bakmak.
Gizlice gözetlemek, inceleyerek bakmak.
Afyon
Kozluca Burdur
Beşikdüzü *Vakfıkebir Trabzon
Yozgat ilçe ve köyleri
dehlemek eş anlamlısı
kovmak
(-i) 1. Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek: "Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." -M. Ş. Esendal. 2. Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak: "Sen kim oluyorsun da beni kendi yerimden kovuyorsun?" -A. Kulin. 3. İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak. 4. Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak. 5. mec. Gözetmek: "Sıra, saygı kovarak yetişmiş bütün efendiler, Türkiye'nin bütün Avrupa görmüşleri ona kızar, onu küçük düşürmeye çalışır." -M. Ş. Esendal.
(-i) 1. Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek: "Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." -M. Ş. Esendal. 2. Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak: "Sen kim oluyorsun da beni kendi yerimden kovuyorsun?" -A. Kulin. 3. İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak. 4. Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak. 5. mec. Gözetmek: "Sıra, saygı kovarak yetişmiş bütün efendiler, Türkiye'nin bütün Avrupa görmüşleri ona kızar, onu küçük düşürmeye çalışır." -M. Ş. Esendal.
