Aklınca, ''hakem faulü verir, tehlikeyi de zahmetsizce savuştururuz'' diye düşündü.
According to her,'' referee gives foul, effortlessly savuştururuz in danger,'' he thought.
Kaynak: turktime.com Aklınca 'çamur' atmaya çalışıyor.
According to her, 'mud' is trying to take.
Kaynak: haber7.com Aklınca, şöyle bir oyun kurguluyor.
According to her, he has designed a game.
Kaynak: timeturk.com Başbakan, Öcalan ile pazarlık görüşmelerini savunurken ulusalcılara ve milliyetçilere
aklınca yüklendi.
The Prime Minister defended the nationalists and pro-society that talks to negotiate with Ocalan is loaded.
Kaynak: internetajans.comgönderilmiş ve Moğol tehlikesinden kuşkulu olan Otrar valisi bu kervandaki casus tüccarları öldürerek
aklınca Moğol tehlikesini önlemiştir.
Kaynak: Alaaddin Muhammed Harezmşahbeklerken de bostanın kapısını (yöredeki söylenişiyle 'ataç' ı) kapatan köylü
aklınca önlem aldığını düşünse de, hırsız tarladan kolayca kaçar.
Kaynak: Sameteli, YeniceRon sıklıkla kendi
aklınca, kız kardeşine Michael'la çıkmasını onaylamıyordu ve yeri geldikçe onu kınıyordu. Ginny, Michael'le oldukça
Kaynak: İkincil karakter Ravenclaw'lar