çaresiz sf. 1. Çaresi bulunmayan, onulmaz:
"Çaresiz derdimi oğlana anlatıp dükkâna döndüm." -A. Ümit. 2. Çare bulamayan (kimse), biçare:
"Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu." -Ö. Seyfettin. 3.
zf. Çıkar yol bulamayan bir biçimde:
"Birdenbire kendini o kadar çaresiz hissetti ki oradan uzaklaşıp bir sütunun dibine çökerek ağlamaya başladı." -İ. O. Anar. 4.
zf. İster istemez:
"İkinci seçeneğin düşüncesi bile sinirlerini alt üst etmeye yettiğinden, çaresiz birinci yolu seçti." -E. Şafak.