aktör anlamı Fr.acteur
1. Erkek oyuncu:§
"Aynı gölde aktörler oynanmıştı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, 16. §
"Türk tiyatrosunu temsil eden iki aktör vardır." -Peyami Safa, Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar, 15. §
"Azapkapı "pastöel" Türkçesiyle şarkı bilenleri güldürmekte her aktörün mafevkindedir." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 100. §
"Bereket versin ahali o dakikada aktörlerden birinin maskaralığına gülmekten kırılıyordu." -
Reşat Nuri Güntekin, Leyla ile Mecnun, 19. §
"Silven gibi, Ferodi gibi büyük aktörler şehrimizi ziyaret edip Fransız temaşasının muhalledatını temsil ettiği vakit bizi oralara gönderdiler." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. IV, 30. §
"Sözlerini icrasına memur olduğu rolü en ziyade maharetle oynayan aktörün bile imrenecekleri, hayran olacakları bir maharetle söyledi." -Ahmet Midhat Efendi, Mesail-i Muğlaka, 406. §
"Ve ilave ediyordu: "Bana gelince -nasıl anlatayım bilmem-kendimi karışık bir melodramda bir kalebent rolü almaya zorlanmış acemi bir aktöre benzetiyorum." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 64. §
"Orta oyunlarının iki mühim aktörünün kıyafeti de bize anlatır ki bu oyunlar, toplum fertleri arasındaki küçük, büyük farkları güldürücü kılığa sokmak maksadıyla icat edilmiş ve ortaya konulmuştur." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 104. §
"… Üsküp Türk Tiyatrosu aktörlerinden Lütfü..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 65. § "
… kara prensin meşhur tiradını hiçbir aktörün ağzından dinlememişti." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 25. § "
Siz ki ölüm korkusu piyesinin başrolünü yapmış aktörsünüz ve…" -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 10. §
"aktör: Tiyatro oyuncusu." -Ali Seydi, Lugât-i Ecnebiye. 2.
mec. Olduğundan başka türlü görünen kimse: §
"Fikirsiz, mefkûresiz, ilimleri kulaktan dolma, aktör ve mutasallif, sahte, haysiyetsiz ve mağrur, zelil ve mütekebbir, faydasız ve hain erkekler." -Peyami Safa, Şimşek, 52. §
"Aktörlük istemem kapı dışarı atarım." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 259.